Son Yazılar
Anket
Hizmetimizden Memnun musunuz?
  • Çok memnunum
  • İdare eder
  • Daha iyi olabilir

GIYBET

GIYBET

                                                              GIYBET

Tiryakisi olduğumuz günahların başında gıybet gelir.
İnsana bir günaha alışınca artık o insana günah gibi gelmez.
Diğer haramlar konusunda az çok bir hassasiyet sahibi olanlarda bile, maalesef gıybet konusunda hiç duyarlılık yok.
Halbuki gıybet en büyük günahlardandır.
Âlimlerimiz, bir günahın kebâirden oluşuyla ilgili üç kriter ortaya koyarlar.
Bunlardan birisinin varlığı o işin büyük günah olmasına yeter. Bunlar:
a) Kullanılan üslubun şiddetli olması,
b) Dünyada şer'i bir cezayı icab ettirmesi,
c) Tevbesiz ve helalleşme olmadan affedilmemesi.

~Gıybet Nedir~

Gıybetin ne olduğunu, herkesin anlayabileceği şekilde Efendimiz şöyle tarif buyuruyor:

🌹* Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (asv) buyurdular ki
-: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"
- “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler.
Bunun üzerine:
- "Birinizin, KARDEŞİNİ HOŞLANMAYACAĞI ŞEYLE ANMASIDIR!" açıklamasını yaptı.
Orada bulunan bir adam:
- "Ya benim söylediğim onda varsa,
(Bu da mı gıybettir?)"dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm:
- "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun.
Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."
[Ebû Dâvud, Tirmizi, Müslim]

🌹* Hz. Aişe Validemiz anlatıyor:
- "Ey Allah'ın Resulu, sana Safiyye'deki şu hal yeter" demiştim.
Bundan memnun kalmadı ve şöyle dedi:
- "Öyle bir kelime sarf ettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı, onu ifsad eder, bozardı."
[Ebû Davud]

🌹* "Ribanın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir (gıybetini yapmaktır)."
[Ebû Davud]

🔵* “Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı.
Eğer doğru dese, zaten gıybettir.
Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır…”
(22. Mektub-Hâtime)

🔵* “Kur’an alaylı bir işareti bile gıybet sayıyor.

⚠️“Veylül li külli hümezeti…”

📌Vay haline her türlü hümeze ve lümezenin yani insanları arkadan çekiştiren, kaş-göz hareketleriyle alay edenlerin diyor.
📌Evet, birinin paltosunun uzunluğunu,kısalığını bile şerrişte etmeyi Kur’an gıybet sayıyor.
📌Ve bu gıybeti bir hadis-i şerif en yakın mahremiyle zina etmek ölçüsünde büyük günah olarak anlatıyor.
📌Kim bu kadar alçalabilir ki.
📌Şimdi hem bir taraftan kardeş diyeceksin, bir taraftan da en ufak bahanelerle tenkit ve gıybetlere gireceksin.
📌O insan, sevgi adına kulağına giden şeylerle sana karşı nasıl ciddi bir alaka duyacaksa,bu çirkin söz ve tavırları duyunca da, ciddi bir öfke ve kin hissine kapılacaktır.
📌 Daha sonra iyi şeyler söylesen bile, acaba ne mülahazası var diye kuşkuyla karşılayacaktır.
📌İnsan daha baştan diline kilit vurmalı,hiçbir kardeşi hakkında gıyabda konuşmamalıdır…”

Alıştığımız İçin

Alışkanlıklarımızın anlayışımız üzerindeki etkisi inkar edilemez.
İnsan baştan normal görmediği, hatta tepki gösterdiği bir işi, bir anlayışı, tekrar tekrar yaparak alışkanlık haline getirirse bir süre sonra normal, daha sonra ise vazgeçilmez gibi görmeye başlar.

Bu gıybette de aynıdır. İMAM-I GAZALİ Hazretleri bu durumu şöyle açıklıyor:

📌*“Namaz,günde beş defa geldiği ve sık sık kılmayanlara tesadüf edildiği için buna alışılmıştır. Oruç, yılda bir defa gelip, açıktan yiyenleri az olduğu için hemen göze çarpmaktadır.
İşte bir şeyi fazla görmenin insan ruhu üzerindeki tesiri böyledir.
Mesela bir fakih ipek elbise giyse veya altın yüzük taksa veya gümüş bardaktan su içse, bu hoş karşılanmaz ve hemen kendisine hücum edilir. Buna karşılık aynı fakih herhangi bir mecliste durmadan gıybet etse buna aldırış edilmez. Zinadan da şiddetli olan gıybetin ipek giymekten daha kötü olduğu meydandadır.
Ancak gıybet edenler çok olduğu ve bu gibi sözler çok duyulduğu için insan ruhu üzerindeki tesirini kaybetmiştir.” (İhya: 2/2:592)

🔵*“Bazılarımız yeme içme hususunda şüpheli olan şeylerden dahi kılı kırk yararcasına kaçınır.
Bu, bir insanın mânevî hayatı adına güzel bir davranıştır ve hiç kimse tarafından da küçümsenemez.
Ne var ki, aynı şahsın, haram olduğu Kitap ve Sünnet’le sabit kesin hükümler karşısında da aynı duyarlılığı göstermemesi insanı hayrete sevk ediyor.
Mesela, bazı gıda maddelerini yiyip yememe hususuna o kadar dikkat eden bir insan, çok rahatlıkla gıybet edebiliyor, yalan söyleyebiliyor, haset edebiliyor. Hâlbuki biri şüpheli şey yemek, diğeri ise kardeşinin etini, hem de ölüyken dişlemektir…
Böyle düşünmek, şüpheli şeylerden kaçınmayalım mânâsına gelmez; bu, Allah’ın haram kıldığı şeylere karşı daha dikkatli ve daha duyarlı olalım demektir.
Gıybet ki, hem ferdin amelini yer bitirir hem de toplumu içten içe çürütür.
Diğer haramları da buna kıyas edebiliriz.
Ama nedense halk arasında haramlar çok ucuza gidiyor.
Oysaki ölçü, bizim heveslerimiz değil, Kitap ve Sünnet olmalıdır.”

~Gıybet Büyük Günahtır~

Gıybeti yasaklayan âyetin üslûbu da, Hadis-i şeriflerde kullanılan ifadeler de çok şiddetlidir. Kur’andaki en şiddetli ifadelerden birisi budur.
Bu şiddete göre gıybete, ırz yamyamlığı bile demek doğru bir ifade olur.

Şöyle buyruyor Rabbimiz:

ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﺍﺟْﺘَﻨِﺒُﻮﺍ ﻛَﺜِﻴﺮًﺍ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﻦِّ ﺍِﻥَّ ﺑَﻌْﺾَ ﺍﻟﻈَّﻦِّ ﺍِﺛْﻢٌ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺠَﺴَّﺴُﻮﺍ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﻐْﺘَﺐْ ﺑَﻌْﻀُﻜُﻢْ ﺑَﻌْﻀًﺎ ﺍَﻳُﺤِﺐُّ ﺍَﺣَﺪُﻛُﻢْ ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﻛُﻞَ ﻟَﺤْﻢَ ﺍَﺧِﻴﻪِ ﻣَﻴْﺘًﺎ ﻓَﻜَﺮِﻫْﺘُﻤُﻮﻩُ ﻭَﺍﺗَّﻘُﻮﺍ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺗَﻮَّﺍﺏٌ ﺭَﺣِﻴﻢٌ

* “Ey iman edenler!
Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin.
Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz.
O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
[Hucurat: 12]

İşte hadislerden de birkaç örnek: Efendimiz buyurdular ki:

🔶️إِيَّاكُمْ وَالْغِيبَةَ فَإِنَّ الْغِيبَةَ أَشَدُّ مِنْ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْنِي وَيَتُوب فَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ صَاحِبَ الْغِيبَةِ لَا يُغْفَرُ لَهُ حَتَّى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ

“Gıybetten sakının!
Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir.
Kişi zina eder, sonra tevbe ederse,Allah onun tevbesini kabul buyurur.
Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.”
(Kenzul Ummâl)

🌹* Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki:
- "Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.
- "Ey Cebrâil! Bunlar da kim?" diye sordum:
- "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."
(Ebû Dâvud)

🌹* "Kim bir müslümandan, gıybet ve şerefini payimal etmek suretiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun aynısını cehennemden tattıracaktır…"
(Ebû Davud)

🌹* "Kattat (söz taşıyan) (veya nemmam) cennete giremeyecektir." Buhari, Müslim.

🌹* “İki kelimeyle de olsa, gıybet edene hakkımı helal etmem.”

~Gıybet Edileni Himaye~

Kimseye zarar vermemek dinimizin önemli bir esası olduğu gibi, zarar gören bir müslümanı elinden geldiğince ondan korumak da hem islâmî, hem insanî bir sorumluluktur.

♦️Gıybet konusunda da durum aynıdır:

* "Kim bir mü'mini bir münafığa (gıybetçiye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir.
Kim de, bir müslümana, kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin günahından paklanıp çıkıncaya kadar hapseder"
(Ebu Davud)

~Gıybetin Çeşitleri~

Gıybetin en sinsi şekillerinden birisi de,
“ben doğruyu söylüyorum” aldatmacası altında yapılandır.
Bu gıybet, yaptığının gıybet olduğunu bilerek ve itiraf ederek yapılandan çok daha tehlikelidir.
Çünkü işin içine inkar boyutu da dahil olmaktadır.

 İlgili âyetin tefsirinde Elmalılı Hamdi merhum şu açıklamayı yapıyor.
Sonra gıybet üç çeşittir:

🔷️BİRİNCİSİ, gıybet edip de ben gıybet etmiyorum, onda olanı söylüyorum demektir. Bu, fakih Ebulleys’in Tenbih’te dediği gibi kesin olan haramı helal saymak olduğu için küfürdür.

🔷️İKİNCİSİ, gıybet edip gıybeti gıybet edilen kimseye ulaşmaktır, bu günahtır, helalleşmedikçe tevbe de tamam olmaz, çünkü eziyet etmiş, kul hakkı oluşmuştur.
İbnu Ebiddünya ve Taberânin Câbirden rivayet ettikleri şu hadisin manası da budur:
- “Gıybet zinadan daha kötüdür” buyurulmuş,nasıl olur denilmiş. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: Adam zina eder, sonra tevbe eder. Allah mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybet edilen affetmedikçe mağfiret olunmaz.

🔷️ÜÇÜNCÜSÜ, gıybet edilene ulaşmaz. Bu hem kendisine ve hem gıybet ettiği kimseye istiğfar ederek tevbe etmekle affolunabilir. Bazıları mutlaka helalleşmeye muhtaçtır demişler, bazıları da mutlaka tevbe ve istiğfar yeterlidir demişlerdir.” H.D.K.D: 7/210.

~Gıybetin Zararları~

⚠️Gıybetin ahiretteki azabından başka, aramızdaki güven duygusunun azalması,
birlik ve beraberliğimizin bozulması, kalb ve ruh hayatımızı karartması gibi din ve dünyamız açısından da çok büyük zararları vardır.

İşte bunlardan bazıları:

♦️* “Akıllı olan bilsin ki, kardeşlerinin kusurlarını anan kimseye Allah kendi kusurlarını göstermez.” (Sülemî Risaleleri)

♦️* “Eğer bankalar, birinin gıybetini yaptığımızda hesabımızdan para çekip, gıybetini yaptığımız kişinin hesabına koysaydı, hesabımızı korumak için susar, gıybet etmezdik!..
Acaba fani mallarımız hesaplarımız, baki olanlardan daha mı kıymetli ki gıybet etmekte korkusuz davranabiliyoruz.
Dikkat edelim Allah muhafaza ahiret hesaplarımızı sıfırlamayalım…”

🔷️* “Bir yerde birileri, birbirlerinin gıyabında olumsuz şeyler konuşmaya başlayınca, orada vifak ve ittifak gider, vifak ve ittifak gidince bereket de gider.
Cebrâil ve Mikâille ortak iş bile yapsanız, eğer birileri hakkında içinizden sû-i zan geçiriyorsanız, birilerinin gıybetini yapıyorsanız,Allah bereketinizi alır, götürür…”

~Toplu Gıybet~

Günahların şahsî olanlarıdan kurtulmak çok daha kolaydır. Sadece tevbe yeterli olabilir. Fakat birçok insana karşı işlenmiş olanlar böyle değildir.

Gıybette de böyle bir durum söz konusu olabiliyor. Özellikle günümüzde, toplu günah kavramı farklı bir boyut kazanmıştır. Bunun da başında yine gıybet gelir.
Şöyle ki:
⚠️* “Bir de bu iş basın-yayın yoluyla yapılıp, milyonlara mal ediliyor, milyonlar ona ‏ şahid tutuluyorsa, bu dalaleti irtikap edenlerin dünya-ukbâ felaketleri bir yana, topyekun milletin ciddi sarsıntılara maruz kalması‎ kaçınılmaz olacaktır.

⚠️Bu konuda önemli bir kayma noktası‎ ise ş‏u: Bazı‎ları sözde gıybetten kaçınıyor görünerek, arkadaşlar‎ hakkı‎nda;
- "Daha neleri var neleri. Ama gı‎ybet olur diye korkuyor ve hepsini söylemiyorum."

Bu söz, o kastettiği ‏ şeyleri söylemekten çok daha büyük bir gıybettir. Çünkü müphem bir isnat, sarih bin iftiradan daha büyüktür. Zira muhatabın aklı‎na, acaba: Livata mı‎, zina mı‎, içki mi, kumar mı... vs. gibi ‏şeylerin hepsi birden gelebilir.
Böylece hem ikili münasebetler, hem de içtimai salah zedelenir.
Evet, böyle diyeceğine, o zatı‎n 100 tane günahını açı‎k açık söyleseydi, her halde sözleri, akla gelebilecek ‏şeylere sı‎nır te‏şkil etmesi bakımı‎ndan daha ehven olurdu…”

* “Topluluğun gıybetini etmek affedilmeyen bir günahtır. Çünkü bir cemaat hakkında gıybet eden insan, o cemaatin ne kadar ferdi varsa teker teker hepsine haklarını helal ettirmesi gerekir. Yoksa ahirette yakasını kurtaramaz…”

~Câiz Olduğu Yerler~

Gıybetin bazı yerlerde caiz olması, yine de onun iyi bir şey olduğu manasına gelmez. Zaten caizin tarifi “terki evla olan” demektir.
Bununla beraber, gıybete bazen zaruret de hâsıl olabilir.

Aşağıdaki hadisler ve Üstad Hazretleri, gıybetin caiz olduğu yerleri şöyle beyan ediyorlar:

🌹* Aişe (Allah Ondan razı olsun)'dan rivayete göre bir adam Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'ın yanına girmek üzere izin istedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem),
- "Kabilesinin ne kötü adamıdır, ama izin verin ona" buyurdu.
(Buhari, Müslim)

🌹* Aişe (r. anha)'den bildirildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
- "Falan ve filan kimsenin dinimizden birşey bildiklerini sanmam." (Buhari)

🌹* Fatıma binti Kays (Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e geldim ve:
- "Ebu'l-Cehm ve Muaviye ibni Ebu Süfyan bana dünürcü oluyorlar (evlenme teklifi ettiler) ne dersiniz?" dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
- "Muaviye malı olmayan fakir biridir. Ebu'l-Cehm ise sopasını omuzundan hiç indirmez, kadınları çok döver" buyurdular. (Müslim)

🌹* “GIYBET, MAHSUS BİRKAÇ MADDEDE CAİZ OLABİLİR:

📌BİRİSİ: Şekva suretinde bir vazifedar adama der, ta yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.

📌BİRİSİ de: Bir adam onunla teşrik-i mesai etmek ister, seninle meşveret eder. Sen de, sırf maslahat için, garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: "Onunla teşrik-i mesai etme. Çünkü zarar göreceksin."

📌BİRİSİ de: Maksadı tahkir ve teşhir değil, belki maksadı tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filân yere gitti."

📌BİRİSİ de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor, zulmüyle telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor.

İşte bu mahsus maddelerde, garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir.
Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi a'mâl-i salihayı yer, bitirir.
Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi;o vakit ‘’Allahım,bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et’’.
Demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, "Beni helâl et" demeli”.
[22. Mektub-Hâtime]

~Zalimin Gıybeti~

Ve bir de, zalimin gıybeti yapılabilir, hatta ona beddua edilebilir.
Elmalılı Hamdi Efendi merhum, aşağıdaki âyeti kerimenin tefsiri mahiyetinde şu açıklamayı yapıyor:

ﻟﺎَﻳُﺤِﺐُّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﺠَﻬْﺮَ ﺑِﺎﻟﺴُّٓﻮﺀِ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻘَﻮْﻝِ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﻦْ ﻇُﻠِﻢَ ﻭَﻛَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺳَﻤِﻴﻌًﺎ ﻋَﻠِﻴﻤًﺎ
* “Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.” Nisa: 148.

⚠️“Allah, kötü sözün açıklanmasını sevmez.
Kötü fiil şöyle dursun, kötülüğün söz kabilinden olarak bile meydana konulmasını istemez, buğzeder.
Gerçi Allah, ne fiil olarak, ne söz olarak, ne gizli, ne aşikar kötülüğün hiç birini sevmez.
Fakat ister sözle olsun ilan edildiği ve açıklandığı zamandır ki, bilhassa gazab ve azab eder.
Ve işte ilâhî azabın sır ve hikmeti bu noktada, yani Allah'ın kötülüğü sevmemesindedir.
Ancak mazlum (zulme uğrayan) hariç.
Zulmedilmiş, hakkına tecavüz olunmuş olan kimse feryad edebilir, zalim aleyhine bağıra bağıra beddua edebilir veyahut ondan yakınarak kötülüklerini söyleyebilir, hatta kötü sözlerine aynen karşılıkta bulunabilir. Ve Allah zulme uğrayanın feryadını dinler, halini bilir”.
[H. D. K. D.]

~Gıybet Eden Ne Yapmalı~

🔷️Gıybetin vebalinden kurtulmanın bir tek yolu vardır:
Helalleşmek. Tabii bu mümkünse. Çünkü mümkün olmayabilir de.
Mesela gıybeti yapılan vefat etmiştir.
Mesela bir topluluğun gıybeti yapılmıştır.
Hem mümkün olsa bile bir insana gidip,
“ben senin hakkında şunları, şunları söyledim, şunlar şunlar da bunları duydu” demek çok kolay olmasa gerek.
Zaten burada bu itiraf yapılmasa bile, ahirette cümle âlemin karşısında her şey ortaya çıkacak.

İşte bu her iki önemli konuda da "HAK DOSTU" bize şu ikazları yapıyor:

♦️* “Zina nesli telef ediyor.
Hürmet hissini yok ediyor.
Allah yasaklamış, haram etmiş. Ama bundan daha eşeddi olan gıybet gibi bir cürmü işlemeye nasıl cesaret ediliyor, anlamıyorum.
Bizim içimizdeki lehimlerin eridiği ve aktığı nokta bu. Bir de kendini kandırıyor, iman ve kur'an hizmeti adına konuştum deniyor.
Gıybet eden gidip helalleşebilmelidir.
Ama gıybeti edilen şahıs gıybet hakkında herhangi bir tasrih istemezse daha güzel.
Hiç olmazsa onun da içinde bir ukde kalmamış olur.,,”

♦️* “Birini çekiştirmek birinin gıybetini yapmak çok kötüdür.
İnsan sonunda özür dilemek zorunda kalacağı bir işten daha işin başında uzak durmalıdır.
Fakat bir şekilde bu günaha girmişse, birine itira etmiş birini çekiştirmiş, birine, duyduğu zaman rencide olacağı bir şey söylemişse,
bu çirkin işi bir daha yapmaması için hemen ilk karşılaşmada, gıyaben ne demişse yüz yüzeyken de aynı şeyleri söylemesi, o sözlerin ağırlık ve mahcubiyetini yaşaması, pişman olarak bir daha aynı çirkinliğe düşmemek için azmetmesi gereklidir.
Bazen senin hakkında böyle bir şey söylemiştim dediğiniz zaman karşı tarafın gönlünde bir ukde hâsıl olabilir.
Öyleyse, neticede gidip hakkını helal et diyeceğimiz, muhatabın içinde ukde hâsıl edecek sözlere karşı baştan tavır koymalı, gıybete karşı ağza fermuar çekilmelidir…”[☆☆☆]

~Gıybet Dinleyen~

🔶️* “Gıybeti isteyerek dinleyen, gıybet eden gibidir.
📌Gıybet eden veya yapılan gıybeti isteyerek dinleyen, müslüman kardeşinin ölü etini yemiş gibi olduğundan ve şerefine, haysiyetine dokunduğundan ötürü önce,
📌"Allahümmegfir lenê ve limeniğtebnêhu", (Allahım, bizi ve gıybet ettiğimiz şahsı mağfiret et) demeli, sonra o kardeşinden muhakkak helallik dilemeli…”

~Helalleşmede Ölçü~

Helalleşme, sadece bu dünyada mümkün olan bir durumdur ve şartları vardır.
Bilmesi halinde hak sahibinin hakkını helal etmeyeceği bir durum için, ne yaptığını söylemeden mücerred bir “hakkını helal et” sözü yeterli olmayabilir.

⚠️* “Helalleşme bir ahlak haline getirilmelidir.
Ve mutlaka helallik istenen şahsa durum olduğu gibi anlatılmalıdır; Mesela: "Senden su kadar haksız yere şunu aldım; seni gıybet ettim..." vs. gibi.
Ne var ki, aynen anlatma karşı tarafta derin yaralar açacaksa, o zaman mes'ele şerh edilmeden, mutlak olarak helallik istenmelidir.

📌Bir zaman arkadaşlardan biri gelerek bana, "Hakkini helal et, senin gıybetini yaptım" dedi. Tam neler söylediğini ifade edecekti ki, hemen susturdum ve hakkımı bütünüyle helal ettiğimi söyledim.
İnsanız ve zayıf taraflarımız var. Söylenen söz içimizde bir ukde ve yara olarak kalabilir. İnsanın Cenab-ı Hakk'ın huzuruna, içinde mü'min kardeşine karsı, herhangi bir ukde varken gitmesi ise büyük bir talihsizliktir.
Onun içindir ki, Efendimiz sık sık:
"Bana arkadaşlarım aleyhinde hicbir şey söylemeyin. Zira, Rabbimin huzuruna selim bir kalple gitmek isterim" der ve mu'min bir kardeşi aleyhine birşey söylemek isteyenleri böyle ikaz ederdi.
(Tirmizi, Ebu Davud)

O'nda bizim için her hususta usve-i hasene vardır. Bu mevzuda da rehberimiz, yine Resulullah'tır sallallahu aleyhi ve sellem.”

~Gıybetçiye Ne Yapmalı~

Gıybetin bu kadar yaygın olmasının bir sebebi de, gıybetçilerin hemen hemen hiç tepki görmemeleridir.
Tam tersine gıybet, her mecliste rağbet gören bir meta haline gelmiştir.
Halbuki hem gıybet edenler, hem de söz taşıyanlar en azından bir tepki görseler ve aşağıdaki şu düsturlara riayet edilseydi, herhalde bu hastalıklar bu kadar yayılmazdı:

🔷️ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُٓﻮﺍ ﺍِﻥْ ﺟَٓﺎﺀَﻛُﻢْ ﻓَﺎﺳِﻖٌ ﺑِﻨَﺒَﺎٍٔ ﻓَﺘَﺒَﻴَّﻨُٓﻮﺍ ﺍَﻥْ ﺗُﺼِﻴﺒُﻮﺍ ﻗَﻮْﻣًﺎ ﺑِﺠَﻬَﺎﻟَﺔٍ ﻓَﺘُﺼْﺒِﺤُﻮﺍ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﺎﻓَﻌَﻠْﺘُﻢْ ﻧَﺎﺩِﻣِﻴﻦَ

* “Ey iman edenler!
Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.”
(Hucurat: 6)

🌹* "Bana kimse, ashabımdan biri hakkında canımı sıkacak bir şey söylemesin. Zira ben sizin karşınıza (veya Ahirette Allah'ın karşısına) içimde hiç bir şey olmadan çıkmak istiyorum.
( Tirmizi, Ebu Davud)

🌹* “Birisi Efendimize gelerek, Hz. Halid hakkında bir şeyler söylemek ister. Efendimiz tek kelime dahi söyletmeden geriye çevirir.”

“Biri arkadaşını çekiştirmeye başladı mı dönüp gidin, dinlemeyin.
Gıybet gıybeti doğurur.
Herkes yanlış yapsa, herkes gıybet etse sana düşen yapmamaktır, doğru olandan ayrılmamaktır. Sen doğru olanı yapacaksın, sen kendine bakacaksın.
Aynı çizgi üzerinde, aynı duyguları paylaşıyorlar, kalkıp birbirlerini ulu orta tenkit ediyorlar maalesef.
Gıybeti kendine ahlak edinen kâbenin içinde bile olsa, o kabenin dışındadır.”

⚠️↖️* “Günümüzde hizmet içinde kibir ve ucb'dan bir ölçüde kurtulma merhalesine geldiğimiz söylenebilir. Ama şu iki hususun onu bir turlu alınamadı:
1. Enaniyet,
2. Gıybet. Hele gı‎ybet, hele gı‎ybet!”

~En Sinsi Gıybet~

Gıybettin en sinsisi, sanki gıybetten kaçınıyormuş gibi, veya insanın aklına her ihtimali getirebilen, üstü kapalı, muğlak ve müphem olanlardır. Bu türlü gıybetler dinleyenlerde, gıybeti yapılan kişinin gerçekte söylediği veya yaptıklarından çok daha kötüsünü aka getirebilir. Şu ifadelerde olduğu gibi:
- “Konuşursam gıybet olur şimdi…”
- “Sen onu tanımazsın…”
- “Filânca çok dedikoducudur…”

~Çare~

Gerçek dost, insanın hatalarını yüzüne karşı söyleyen, iyiliklerini gıyabında konuşandır.
Bu gün yaygın olan ahlâk ise bunun tam tersidir. Gıybetten kurtulmanın en kısa ve en kesin yolu, Efendimizin şu mübarek sözlerini bir hayat disiplini haline getirmektir:

🌹* “Ya hayır söyle, ya sus.”
🌹* Zikir'den mahrum bırakılanın zikri gıybettir.

~Bir Adam!~

* Bir adam Hz. Halid bin Velid'e (ra.), "Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz Halid: "Kendi sayfasıdır istediği ile doldurur" dedi.

* Bir adam Vehb bin münebbih'e (ra), "Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz Vehb: "Şeytan senden başka elçi bulamadı mı?" dedi.

* Bir adam Hz Ali bin Hüseyin'e (ra),"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz Ali bin Hüseyin (ra): "Eğer benim hakkımda söyledikleri doğru ise Allah beni affetsin. Eğer doğru değilse Allah onu affetsin" dedi.

* Bir adam İmam şafiiye (ra), "Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
İmam Şafi (ra): "Eğer doğru diyorsan sen dedikoducusun. Eğer yalan söylüyorsan sen fasıksın" dedi.

* Bir adam bir alime, "Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Alim: "O bana ok attı ama isabet ettiremedi. Sen ise oku getirip kalbime sapladın" dedi.

* Bir adam bir Alime, "Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Alim: "Üç cinayet işledin;
- Kardeşim ile aramı bozdun.
- Boş kalbimi meşgul ettin.
- Kendini de, benim gözümden düşürdün" dedi…

 * Anlatıldığına göre Hasan-ı Bari’ye “adamın biri seni arkadan çekiştirdi” dediler. Bunun üzerine Hasan Basri, adama bir tabak hurma ile birlikte şu haberi gönderdi:
- Duyduğuma göre sen bana iyiliklerini hediye ettin. Ben de buna karşılık vermek istedim. Fakat senin hediyene denk gelecek bir hediye veremediğim için özür dilerim”

~Külliyet Kesbeden Bir Cürüm~

Bazı ulema elfâz-ı küfürle alâkalı olarak diyorlar ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) zemmeden veya O’nun hakkında olumsuz şeyler konuşan bir insan tevbe etse bile tevbesi kabul edilmez.

Niçin? Çünkü Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) irtihal-i dar-ı beka buyurup ruhunun ufkuna yürüdüğünden O’nun gıybetini yapan bir insan için Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ı (sallallâhu aleyhi ve sellem) bulup:
- “Hakkını bana helal et” deme imkânı ortadan kalkmıştır.
📌Aynı şekilde Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Âişe (radıyallahu anhüm) gibi nice sahabe-i kiram efendimizi hilafet meselelerinden dolayı –hâşâ– merdut sayacak ölçüde o müstesna kametler hakkında ileri geri konuşanların hâlleri ağlanacak durumdadır. Çünkü bu azim günahı irtikâp edenler, büyük bir zümre-i salihînin gıybetini yapıyor ve onlar hakkında suizanda bulunuyorlar.
📌Artık gıybetini yaptıkları o zatlara gidip:
- “Hakkınızda nâsezâ, nâbecâ sözler söylediğimiz için hakkınızı helal edin!” deme imkânı da olmadığından dolayı, bu büyük cürmü işleyenlerin sû-i akıbetlerinden korkulur.
📌Bilemeyiz, belki Cenâb-ı Hakk’ın ekstradan bir lütfu olabilir. Fakat biraz önce zikrettiğimiz hadis-i şerif ve benzer nassları göz önünde bulundurduğumuzda –Allahu âlem– onların affa mazhar olma ihtimalinin uzak olduğu görülür.
📌Aynı şekilde gıybet, iftira, bühtan, töhmet ve benzeri günahlar, ferdî olmaktan çıkıp bir cemaat hakkında işlenirse, söz konusu cemaatin tek tek bütün fertlerinden helallik alınmadıkça bu günahlar affedilmezler.
📌Meselâ Kadirîler veya Şazilîler hakkında onların bütününü itham edecek şekilde aleyhte konuşan bir insan koskocaman bir cemaat hakkında öyle korkunç bir gıybet etmiş olur ki, o şahsın affedilebilmesi için Abdülkadir Geylânî’den veya Hasan Şazilî’den günümüze kadar gelmiş geçmiş binlerce belki milyonlarca insanın bütününden helallik istenmesi gerekir.
📌Biraz daha açacak olursak, bir cemaatin bütünü hakkında söz söyleyen insan şayet gidip teker teker o fertlerin hepsini bularak onlar hakkında her ne dediyse onu şerh edip, “Ben, senin de içinde bulunduğun cemaat hakkında şöyle dedim. Senin de bu işin içinde hakkın var. Hakkını bana helal et!” diyemezse –hafizanallah– kurtulamaz. Nasıl ki dua külliyet kesbettiğinde kabul ediliyor.
📌 Aynen öyle de gıybet de külliyet kesbederek külli bir gıybet olduğunda, hak sahiplerinin tamamından helallik istenmeyince insanın o işin içinden sıyrılması mümkün değildir. Rabbim muhafaza buyursun, onca insanın vebalini alır, gıybet eden o şahsın sırtına yüklerler. Bu da, denilebilir ki, küfre denk bir günahtır.
📌Ayrıca bilinmesi gerekir ki, bir topluluk veya cemaati temsil eden şahısların gıybetinin yapılması da bütün bir cemaatin gıybetinin yapılması gibidir.
📌Meselâ birisi kalkıp, benim gibi basit ve sıradan bir insan için, “Bu adam şöyledir, böyledir” deyip aleyhte konuşsa bu ifade ferdî bir gıybet olur. Ancak öyle zatlar vardır ki, onlar külliyet kesbetmişlerdir.
📌Evet, onlar âdeta bir kutup gibi bütün bir cemaati temsil ederler. O zatların haysiyet ve şerefleri temsil ettikleri cemaatin haysiyet ve şerefiyle bütünleşmiştir. Siz onların adını andığınız zaman o çizgide düşünen insanların hepsi birden hatıra gelir. İşte bu gibi zatlar aleyhinde söz söylendiğinde bütün bir cemaatin gıybeti yapılmış olur.
📌Meselâ birisi kalkıp böyle bir insan hakkında, “onun aklı ermiyor” dese, bu mülâhazaya binaen –neuzu billah– zinadan daha şedit bir günah işlemiş olur. 

Etiketler: üç aylar recep şaban ramazan regaib beraat miraç destan umre gıybet turizm bayram ibadet fazilet dua namaz