ARAFAT
Mekke ile Taif arasında bulunan bir bölgenin ve burada bulunan küçük bir dağın adıdır. Dağa rahmet dağı manasında olan, “Cebel-i Rahme” de denilir.
Arafat dağı bölgesi, yüce Allah’ın duaları kabul ettiği kutsal bir mekandır. Adem Aleyhisselam ve Havva Aleyhisselam burada buluşmuşlar, İbrahim Aleyhisselam, meleklerin önderi Cebrail Aleyhisselam ile burada görüşmüş ve peygamberimiz Hz. Muhammed (sallâllahu aleyhi ve sellem) Ashab-ı Kiram’a burada hutbe okumuştur.
CİN MESCİDİ
Cennetü'l-Mualla'nın yakınında yer alır. Hz. Peygamber değişik zaman ve mekanlarda cinlere vahiy tebliğ etmek için Kur'an okurdu. Bir gün Abdullah b. Mes'ud'la birlikte Hacun yakınlarında bir yere gittiklerinde toprağa bir çizgi çizerek ondan bunu aşmamasını istemiş ve çizginin ilerisinde cinlere Kur'an okumuştur. Daha sonra burada inşa edilen mescide Mescid-i Cin / Cin Mescidi adı verilmiştir. Buraya ilk mescidi 1700'de Mekke'ye gelen İbrahim Ağa adlı mimar yapmıştır. Son olarak 1362'de (1943) yapılan bina 2000 yılında yıkılarak tamamen modern bir tarzda yenilenmiştir.
CEBEL-İ NUR
Cebel-i Nûr ve onun üzerinde bulunan Hira mağarası Hz. Muhammed’in ilâhi vahiy ile ilk kez muhatap olduğu yerdir. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. (el-Alâk, 96/1-5) ayetleri burada inmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) kendisine peygamberlik gelmeden önce de putperestlikten nefret ederdi. Ramazan ayı gelince erzakını alır, Cebel-i Nûr`daki Hira mağarasına çekilir, orada günlerce kalıp tefekkür ederdi. Bundan büyük bir zevk alır ve manevi teselli bulurdu. Cebel-i Nûr üzerinde bulunan ve günümüzde de varlığını koruyan Hira mağarası ancak bir insanın ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yatabileceği kadar uzunluktadır.
MÜZDELİFE
Mekke’de, Arafat ile Mina arasında bulunan ve Hac ibadetinde Arafat’tan sonra vakfe yapılan yerdir. Kelime anlamı olarak, yaklaşmak ve yakınlaşmak manasına gelmektedir. Ayrıca burası, bir araya gelme, toplanma anlamında olarak cem adı ile de anılır.
Vakfe’de akşam ile yatsı namazlarının bir arada kılınması, Hanefi mezhebince vacip olarak kabul edilmektedir. Fecre kadar Müzdelife’de bulunmak sünnet olarak kabul edilir. Vakfeyi, fecir ile güneş doğması aralığında yapmak ise vaciptir.
MİNA
Mekke ile Arafat arasında yer almaktadır. Kuzeyinde Sabir dağı bulunur. Akabe cemresi ile Muhassir Vadisi arasında kalan yere Mina denilir. Bu bölge birinci ve ikinci Akabe bey’atlarında Hz. Peygamber (s.a.v) ile Medineliler arasında görüşmelerin yapılmış olduğu yerdir.
Hz. İbrahim, kurban etmek için, oğlu Hz. İsmail’i Mina’ya götürür. Sonra Allah tarafından Hz. İbrahim’e bir kurbanlık gönderilir. Bu kurbanlığın koç olduğu çoğunlukla kabul edilir. Kuran’ı Kerim’de bu durum “Fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.” diye açıklanır.
CEBEL-İ SEVR
Peygamberimizin (s.a.v) Mekke’den Medineye giderken Hz. Ebubekir ile birlikte müşriklerden saklandığı mağaranın bulunduğu dağın adıdır. Mekke yakınlarında Harem-i Şerîf’in güneyinde yer alır. Peygamberimiz burada Hz. Ebubekir ile üç gün kalmışlardır.
Efendimiz ve Hz. Ebubekir’in izini süren müşrikler mağara önlerine kadar gelmeyi başarmış ve bu durumadan Hz. Ebubekir çok endişe etmiştir. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) O’nu “Üzülme Allah bizimledir” diye teselli etmiştir. Cenab-ı Hak Rasulullah’ı ve onun arkadaşını korumuş, örümcek mağaranın önüne ağ yapmış ve güvercinler yuva yapmışlardır. Bunu gören müşrikler burada insan yaşamıyor diyerek ayrılmışlardır.
CENNET-ÜL MUALLA
Cahiliye döneminden bugüne kadar Mekke Mezarlığı olup Harem-i Şerif’in yaklaşık 2 km. kuzeyinde olan bir kabristandır. Mescid-i Cin yakınında bulunan bu yer, İslam öncesinde ve ilk dönem İslam tarihlerinde Hacûn diye geçmektedir.
Burada müminlerin annesi Hazreti Haticetü’l Kübra (r. Anhâ)’nın mübarek kabirleri, sahabe-i kiram, tabiin ve salihinden birçok kimselerin kabirleri vardır. Abdullah İbn-i Zübeyr (r.abhüma), Hz. Ebu Bekr’in büyük kızları Esmâ (r.anhâ), yine Hz. Ebu Bekr’in oğlu Abdurrahman (r.a.), Abdullah İbn-i Ömer (r.a.), Osman bin Talhâ (r.a.) hazretleri gibi sahabei kiramın büyüklerinden birçok zatların kabirleri de buradadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in oğulları Kâsım ile Abdullah’ın kabirleri de buradadır. Hz. Hatice (r.anhâ), hicretten üç yıl kadar önce vefat etmiş. Kabrine bizzat Peygamberimiz indirmiş ve vefatına çok üzülmüştür.
CEBEL-İ UHUD VE ŞEHİTLİĞİ
Mescid-i Nebevîye yaklaşık 5 km. mesafede bulunan Uhud Dağı, Uhud Savaşının gerçekleştiği ve Efendimizin Amcası Hz. Hamza ile birlikte 70 Sahabinin şehid olduğu yerdir. Hicretin 3. Yılında gerçekleşen savaşta Efendimizin (sallâllahu aleyhi ve sellem) mübarek dişi kırılmış ve yüzü yarılmıştır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) her yıl Uhud Dağı’nın eteklerindeki Uhud Şehidliği’ni birkaç kez ziyaret eder ve şehidleri selâmlardı.
KIBLETEYN MESCİDİ
Medine-i Münevvere’nin kuzeybatısındaki Vebere taşlığında, Mescid-i Nebevi’nin 5 km. uzağında yer almaktadır. İlk adı, içinde bulunduğu kabile bölgesinden dolayı Benî Seleme Mescidi iken Resûlüllah Efendimiz’in burada öğle namazını kıldırdığı sırada kıblenin Kudüs’deki Mescid-i Aksâ’dan vahiyle Kabe’ye çevrilmesi üzerine “iki kıbleli mescid” manasına gelen “Mescid-i Kıbleteyn” adını almıştır.
KUBA MESCİDİ
Medine’ye hicret eden ilk muhacir kafilesi Resulullah Efendimiz (sallâllahu aleyhi ve sellem) Medine’yi teşrif etmeden önce Kuba’da Amr b. Avf oğullarına ait bir hurma kurutma yerini mescid haline getirmişlerdi. Resulullah Kuba’ya ulaşınca burayı genişleterek Kuba Mescidi’ni bina etti. Arsa hazırlandıktan sonra temele ilk taşı bizzat Hz. Peygamber koymuş, ardından sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman (radiyallahu anhum ecmaîn) ve diğerlerinin taşlarını koymalarını istemiştir.
HENDEK VE YEDİ MESCİDLER
Yahudilerin tahrikleriyle harekete geçen ve civar müşrik kabileleri de arkasına alan Mekkeli müşrikler İslâm’a darbe vurmak için Medine’ye büyük bir birlikle saldırı hazırlığına başladı. Fars asıllı Hz. Selmân’ın teklifini beğenen Efendimiz (s.a.v.) Medine’nin kuzeydoğusundan batısına değin uzanan büyük ve derin bir hendek kazdırdı. Efendimizin de bizzat eşlik ettiği bu kazılarda bazı noktalar karargah olarak hazırlanmıştı. Harratü Vâkım ile Bathan Vâdisi arasında yer alan bu hendeğin en zayıf noktası, Sel’ Dağı önlerinde bırakılmış, karargahlar da buraya kurulmuş, düşman buranın karşısında yer almaya zorlanmış, burada çarpışılmıştı. Mescidler, karargah noktalarına sonradan, (Hicrî birinci asrın sonlarında Ömer İbn Abdülaziz’in Medîne valiliği sırasında) bina edilmiştir. Bu mescidler; Fetih Mescidi, Selmân-ı Fârisî Mescidi, Hz. Ali Mescidi, Hz. Ömer Mescidi, Sa’d İbn Muaz Mescidi, Hz. Ebubekir Mescidi’dir. Hiçbir zaman toplam yedi mescid inşa edilmemiş olsa da bu alana Mescid-i Seb’â yani Yedi Mescid denilmiştir.
CENNET-ÜL BAKİ
-
Mescid-i Nebevinin hemen yanı başında Sahabe-i Kiram’dan birçok büyüğün ve Allah dostunun medfun bulunduğu mezarlık Cennet-ül Baki kabristanlığıdır. Hazreti Osman, Peygamber Efendimizin kızları Hazreti Fatıma, Hazreti Zeynep, Hazreti Rukiye ve Hazreti Ümmü Gülsüm Validelerimiz, Hazreti Aişe annemiz ve Peygamber Efendimizin diğer zevceleri, Efendimizin henüz bebekken vefat eden oğlu Hazreti İbrahim Radiyallahu Anh, Peygamber Efendimizin amcaları ve halaları, Hazret-i Ali Efendimizin annesi Fatıma Binti Esed ve daha pek çok sahabenin ve Allah dostunun kabr-i şerifi bu kabristanlıktadır. Ayrıca hac ve umre vazifesini ifa için mübarek topraklara giden hacı adaylarından Cennet-ül Bakiye defnedilenler vardır.